• İlkay Mavili YILMAZ | Eğitmen | Yazar |NLP Uzmanı | info@ilkaymaviliyilmaz.com
    Karar Vermek Liderliktir; Liderlik Gelişimdir Ve Gelişim Bir Varış Değil Sürekli Tırmanıştır.

    Karar Vermek Liderliktir; Liderlik Gelişimdir Ve Gelişim Bir Varış Değil Sürekli Tırmanıştır.

         Karar Vermek Liderliktir; Liderlik Gelişimdir…Ve Gelişim Bir Varış Değil Sürekli Tırmanıştır…..

         Bireysel Marka Yolculuğu – Herşey Seninle Başlar

  1. Basamak: Ben - Bütün OLma Kararı

        Karar vermek değişimin hedefe yönelik başlangıç eylemidir. Karar vermek seçim yapmaktır ki; yaşamın özü seçimdir. Karar vermek;  belirsizliğe son vermektir; önce kendini bilmek, sonra ne istediğini bilmek ve uygulamaktır…                                                            

      Düşlerinizin çekim gücüne girmek Olma kararıyla başlar…. Ve OLma sürecinde bir nokta yoktur, bir noktalı virgül bile hiçbir yerinde yoktur. Devam eder ve devam eder… Sürekli gelişim der…

       Olmak istediğiniz Siz’e doğru bu yolculuğumuzda yol alırken; varlığımın gücüyle ve varlığınıza duyduğum sevgiyle tekrar merhaba…. Bireysel Marka Yolculuğumuzda tekrar yanyana aynı koltuklardayız; hiçbir şey tesadüf değil… OLmak  yolculuğumuzda hepimizin birbirimize katacaklarımız devam ediyor; hepimiz birbirimizin öğretmeniyiz; karşılaştığız canlı-cansız her madde bize bir şey öğretiyor; taşa çarpıyoruz; taş ayağımızı acıtıyor ve diyor ki ’’ farkında ol bastığın yerin’’.  Evet gördüklerimizden etkileniyor, öğreniyoruz; etkilendiklerimizle  gördüklerimizi  etkiliyoruz…. Ve Kelebek Etkisi;  benden size; sizden tüm dünyaya…

Hayatımızda aldığımız kararlar ve yaptığımız seçimler, geleceğimizi belirler. Bunu en iyi "kelebek etkisi teorisi" açıklamaktadır. Kelebek  etkisi; bir sistemin başlangıç verilerindeki ufak değişikliklerin, büyük ve öngörülmez sonuçlar doğurabilmesine verilen isimdir. 1972 yılında Edward Lorenz tarafından öne sürülen teoriye göre; "Amazon Ormanlarında kanat çırpan bir kelebek, Avrupa’'da fırtına yaratır". Bu anlatım; Mevlana’nın ‘’Bir sineğin kanadını oynatması, Arş-ı Rahman’ı titretir.’’ Sözüyle de aynı anlamı içermektedir.   

       

              James Gleick’in TÜBİTAK yayınlarından çıkan kitabı Kaos’ta çağdaş fiziğin kavramlarından Kelebek etkisi’ni şöyle tanımlıyor; ‘’Bugün Pekin’de kanatlarını çırpan bir kelebeğin havada oluşturduğu dalgalar gelecek ay Newyork fırtına sistemlerine dönüşebilir.’’ Sonsuzluk içinde uçsuz bucaksız evrende bir insanın bir anlık davranışının hayatındaki herşeyi temelinden sarsmasının mümkün olduğunu analatan teoridir. Küçük etkiler büyük sonuçlar doğurabilir. Gün içinde verdiğimiz küçük-büyük kararlar birbirini etkileyerek hayatımızı oluşturduğu gibi; diğer insanların hayatlarını da etkilemektedir….

               Ve OLmak kararı önce birey olmaktan geçer ve bütün olma kararıyla devam eder. Ve birey olmak; herhangi bir otoriteye biat etmeden, bütünün yararına insanın kararlarını kendisinin verebilmesidir. İnsan için en zor olan şey karar verebilemek; kendi kararlarının sorumluluğunu üstlenmek; gerektiğinde kendi kendini kısıtlayabilmektir. Kişiliksizlik, günü kurtarmacılık, adam sendecilik, erdemsizlik, lakayıtlık ve işgüzarlık birey olma yolları değildir. 

             Birey olmak insanın kendisi olması, kendinin bilincine varmasıdır. Bilgisizlikte doğan yanılgılardan, saplantı halindeki fanatik düşüncelerden kendine koruyandır. Kendi değerlerinin, yolunun bilincinde olmak, olumlu-olumsuz  davranışlarını değerlendirebilmek, çevresi ile ilişkilerinde kendi varlığını duyumsamak, davranışlarında kendi değerlerinin eksenini yakalayabilmek, yanlışlarını kabul edebilmek, yakın ve uzak çevresindeki ilişkilere doğru mesafeler koyabilmek, özeleştiri yapabilmek, kendini kontrol edebilmektir. Ayrıca kendi olmak ayrışmak değildir. Üstlendiği görevin farkındadır ve farkındalığını toplum içinde etki ederek gerçekleştirir. Kendi olan birey yerini, yönünü bilir.  Birey olmak varlık koşulunun ve gerekçesinin anlamını kavramakla mümkündür. Kavramak bilgiyi ve bilgi birikimini gerektirir. Birey olmak yaşama bilinçli müdehale etmektir. Kişinin özne olması anlamına gelir. Özne olmak; insan yaşamının önüne dayatılan olumsuzluklara karşı sistemli ve bilinçli müdehale etmektir.

              Bütünle birleşip bir olmaktır esas olan. Birey olma dengesi ve aidiyet ruhu Biz’i oluşturmaktadır. Biz bilincini geliştirip, bir gruba ait olmak bireyi etkiler, ait olma ihtiyacını doyuma ulaştırır. Bu şekilde bireyin kabul görülme ihtiyacı karşılanır. Ki bu durum bireysel gelişim, kendini gerçekleştirmesi için faydalıdır. Tabi bu gelişim için önce sağlam bir ‘’ben’’alt yapısı gereklidir.  Yoksa bütünlük içinde fark yaratamayıp eriyip kaybolup gitmek marifet değildir. ‘’Hiç bir insan kendi başına bir ada değildir, Her insan anakaranın bir parçasıdır’’ denir. Ancak her parça çok özel olmalıdır. Birey olan kişi ne zaman kendinin bir ada, ne zaman kendinin ana karanın bir parçası olduğunun dengesi kuran kişidir. Birey olabilmek, gerektiğinde hayır diyebilme gücüdür. Birey olmak bencillik değil; o farkındalıktır. Denildiği gibi ‘’insan farkında olduklarının toplamıdır.’’ Birey olmamış kişi başkası veya başkalarına bağımlı kişidir. Karar verme yetileri gelişmemiştir.

             Karar vermek; seçenekleri görebilmek, bunlar arasında doğruyu bulabilmek, doğru bulduğun yolda yürümek, bunun sorumluluğunu almak, sonucun farkındalığında olmak ; analiz etmek; gerektiğinde yeniden süreci çalıştırmak için çaba gerektirir.   

          OLma sürecinin başlangıcı kendimizin farkına vardığımız, kendimizi objektif olarak tanımladığımız ve OLmak yolunda gelişimi kabul ettiğimiz andır ki; bu an karar anıdır. Hayat karar anlarında oluşturulmakta ki bu anlar geçiştirilmemelidir. Bu anlar geçiştirildiğinde akıntı sizi belirsizliklere sürükler… Karar- Kararsızlıklar- başkalarının bizim adımıza verdiği kararlar akıntısında sürüklenmeyi değil; tüm bu akıntıya liderliği hakediyoruz… Kendimize ve diğer insanlara olan sorumluluğumuzdur liderlik.

  ‘‘Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım’’diyor Sokrates. Hayatımıza, kendimize bütünüyle bakabilmeliyiz. Her türlü cahilliği bir kenara bırakıp, ön yargılarımızdan, öğrenilmiş imkansızlıklarımızdan zihnimizi özgürleştirmeliyiz. Kozmozu hem mikro; hem de makro açıdan bakabilmeliyiz. Hayat sonsuz bir akıştır. Hiç bir şey sebepsiz olamaz ve herşeyin gereğidir. Hiçbirşey başıboş değildir ve evrende tesadüfe yer yoktur.

    Her şey, birbirine etki eder zincirleme olarak ve hayatı var eden bu döngüdür. İnsan hayatının ne kadar hassas dengeler üzerine kurulu olduğunu; minik bir kartopunun nasıl bir çığa dönüşebileceğini, hayatımızda önemsiz görünen her şeyin aslında hayatımızın akışını etkilediğini anlatır. Halkalar ve zincirler birbirlerine öyle bağlıdırlar, olaylar-oluşumlar birbirine öyle bağlıdırlar ki, sizin gelişiminiz bir diğerinin gelişimini tetiklemekte veya ona bir fayda sağlamakta ve bu böyle tıpkı suya atılan bir taş gibi halka halka ilerlemektedir. Halkalar giderek, açılarak büyümekte ve karşı kıyıya kadar varmaktadır.

     Evren canlı bir varlık organik bir bütündür. Onun içinde varolan hiçşey diğerlerinden soyutlanmaz, herşey birbirine bağlıdır. En uzaktaki şeyler bile en yakındakilerle bağlantılıdır, hiçbirşey birbirinden ayrı değildir. Bu yüzden kimse kendisinin herşeyden ayrı duran uzak, soyut bir ada olduğunu yanılgısına düşmesin. Herşey bütüne bağlıdır ve sürekli diğerlerini etkilemekte ve onlardan etkilenmektedir. Evren bir aileye benzer, tek bir organik beden gibidir. Soluk aldığımızda tüm bedenin bundan etkilenir; aynı şekilde güneş soluk aldığında tüm dünya etkilenir. Dünya uzak mesafelerdeki güneşlerin hareketlerinden bile etkilenmektedir. En küçük hücre bile o dev güneşlerle birlik içinde titreşir.

      OLma yolunda olan birey; içindeki ve dışındaki dünyada denge içinde yaşayan bir örnek olmalı ve etkileşimde bulunduğu insanlara OLma yolunda elinden geleni yapmalıdır; zira insanın varoluş nedeni sürekli gelişim içinde bilgi ve sevgisini artırarak; özünü hatırlayarak OLma merdivenlerini çıkmak ve diğer insanların OLmak merdiveninde çıkmasında katkıda bulunmak… İçimizde olan evresel OLma (tekamül) merdiveni dengeye ve bütünlüğe giden yoldur.

     İnciyi sever misiniz? İnci bana OLmak yolunda ki çabamızı hatırlatır… 

 Bilge yerliler der ki:

“Bir inci içinde sihrin gücünü gizler…”

    Ama aynı inci en başında istiridye içinde yabancı bir cisimdi.

    Değişim ötesi dönüşüm bir kum tanesini inci haline çevirdi. İncilerin oluşum aşamaları hayranlık uyandırıcıdır. İncileri genellikle inci midyesi denilen ve pek çok türü bulunan istiridyeler üretirler. Bu istiridyelerin kabuklarının dirençleri oldukça yüksektir. Açılması son derece zor olan dış kabuklarının kalsiyum karbonat esaslı olan bileşimleri birçok düşman için de caydırıcıdır. Kalsiyum karbonat maddesi aynı zamanda istiridyenin inciyi oluşturmasında da önemli rol oynamaktadır. İstiridyeler içlerine kum, çakıl veya zarar verecek parazit organizmalar girdiğinde bundan rahatsız olurlar. Bu gibi durumlarda bir korunma yöntemi olarak bu davetsiz misafiri izole ederler ve üzerini sedefle kaplamaya başlarlar. İşte bu kaplama işlemi incinin oluşumundaki ilk aşamadır. İstiridyenin içine giren yabancı cisimler incilerin oluşması için bir çekirdek görevi görürler. Yıllar boyunca bu çekirdek maddenin üstü ince kalsiyum karbonat katmanlarının üst üste gelmesiyle kaplanacaktır.

      Hayatınız; olmak yolundaki deneyimlerimizdir bizim istiridyeniz... Olmak yolunda ki deneyimimizdir bizim dışımızdakileri inci’ye dönüştürebilmek; eşsiz,zarif ve zamansız yapabilmek….

 

            

 

   Heykeltraş bir mermer parçasından böylesine zarif bir his uyandırabiliyorsa;

  İnsan; hamuru olan sevgiyle neler yapamaz ki?

Karar anlarında yaratılır hayat...

Büyük, küçük; önemli; önemsiz kararlar; Her büyük başarı  esasında küçük bir kararla başlıyor....Neyi arasanız O' nu bulursunuz.... Zihin böyle çalışıyor..

Önce Olmaya karar vermek; harekete geçmek ve OLmak yolunda ilerlemek….

Ve  Başarısızlık yoktur;  geribildirim vardır... Geri bildirim : öğrenmektir… Başarısızlık: bizim kattığımız anlamdır… Peki nedir size göre  başarı? Başarı ve sonuç odaklılık için önce başarının bizdeki tanımını farkedelim…  FARKINDALIK esastır ! Yüklediğimiz anlam nedir?

Başarısızlık, bizi istediğimiz sonuçları elde etmeye hazırlayan bir ders; bir atlama tahtasıdır…

Hayatta başımıza ne geldiği değil; başımıza gelen durumu nasıl anlamlamdırmığımız ve verdiğimiz tepkileridir yaşamımızı belirleyen...

Karar Verme Vampirleri

Mevcut duruma tutunmak, cesaretsizlik, ddaklanamamak ve öncelikleri doğru belirleyememek

hedefsiz kalmak ve doğru hedef koymamak, kendini ve ne istediğini bilememek

kötümser negatif bakış açısı ve kişilik yapısı, kıyaslamak

ertelemek, düşlemekten korkmak, motivasyonu korumaya zaman ayıramamak, eylemsizlik,                 aşırı özgüven, yanlış bilgi ve ön yargı

Ve OLma kararı yolunda vereceğimiz kararlarımzı alırken; karar aşamasında şu soruları sormalıyız kendimize;

1. Kararınız nedir? Markasını Yöneten bir profesyonel mi? EVET

(Gününü tamamlayan bir çalışan mı? HAYIR)

2. OLmak yolunda ilerleyen; Bütün’e katkısı olan bir birey mi? EVET

(Hayatını kaçıran; kimseye katkısı olmayan bir birey mi? HAYIR)

3. Bu  kararım; OLma kararı yolumda katma değer yaratıyor mu? EVET

4. Ben bu kararı gerçekleştirebilecek bilgi, beceri ve yeteneğe sahip miyim? (Eksik olanları da tamamlayabilir miyim?)  EVET

5.Bunu yaşamayı, elde etmeyi hak ediyor muyum? EVET

6. Harcayacağım zaman ve emek bu hayale (hedefe) değer mi? EVET

İşte, bu basamakları onaylayarak geçtikten sonra KARAR ANI geliyor.Bağlantıyı/Dosyaları Buraya SürüklDosyaları Buraya Bırak

Bağlantıyı Buraya Bırak

      “İstek” Değil; “Karar”....

     Çünkü ciddi anlamda karar verdiğimizde artık kendimizi hedefimize giden yola adamış oluruz. Karar veren insan, artık seçmiştir, ne olacağını, kim olacağını seçmiştir ve her gün seçimlerini aynı yönde tekrarlar. Seçimlerimizin gücünün korkularınıza mı yoksa hayallerinize mi hizmet ettiğinin farkındalığında olmak gerekiyor.

        Tercihler insanın seçim özgürlüğüdür fakat tercihler kişinin bulunduğu seviyeye göre farklılık gösterir. Ayrıca insana o tercihi yaptıracak seviyeyi belirlemek kendi iradesi dahi değildir. Seviye basamakları, bir çocuğun büyümesi gibi zamanla, tecrübeyle ve yaşanmışlıklarla yükselir insanın içinde. Herkes hayata karşı bulunduğu basamaktaki farkındalığı ölçüsünde tercihte bulunabilir. Evet öncelikle hangi basamaktayız? Bir önceki buluşmamızda farkındalık basamağına değindik…

           Hayallerimiz doğrultusunda her gün yaptığımız tercihler bizi yolda tutar ve hayatımızı şekillendirir. Her zaman hatırlayalım ki hayat ara sıra seçtiklerimizle değil düzenli olarak yaptığımız seçimlerle şekillenir. Bunun için de önce bilinç seviyemizi değiştirmeyi seçmeliyiz.

          Bir tercih yapmak zorundayız: Hayatın içinde dokunduğu her şeyi yakan koca bir ateş topuyla zar zor ilerleyerek sürekli kendi kendimize ‘’bunu hak edicek ne yaptım?’’ diye sorarak kurban pskolojisinde olmak mı? Her türlü takıntıyı bir kenara bırakıp kendi enerjisine sahip bir kartal gibi gökyüzünde özgürce  salınmak mı? İşte bu bizim meydan okumamız… Kurban değil, kendimizin lideri olmak… 

        Ve bu süreçte Karar Verme Yönetiminde istenen  sonuç; hedef kitlede kaynağın amacına hizmet edicek bir etki yaratmaktır….

       Karar yönetiminin önemi; tüm soyutlamaların aslında bir algı ve birikim sürecinin sonucundan kaynaklanması ve tüm bütünü etkilemesidir…

       Bazen algılanma gücü, bazen algılama eylemi ve bazen de bu algının sonucu olarak meydana gelen bilgi anlamlarında kullanılan zihinsel;  entelektüel algı,  genel olarak bir fiilden etkileşmeye ve ona karşı tepkide bulunmayı anlatır. İster bireysel yaşamda, ister örgütsel veya sosyal yaşamda bizler kendimizle ve dış dünyayla etkileşimimizi algılar aracılığıyle kurarız.  Algılarımızın gerçeğe yakın olması kararlarımızın doğruluğunu etkiler…

      Kararlarımız algılarımızın sonucunda ortaya çıkar…  Algılarımızın anlamı vardır.    Anlam, hem geçmiş deneyimlerimizden; hem de şimdi ki amaçlarımızdan kaynaklanır… Algı olmazsa anlam da  olmaz. Anlam olmazsa karar da olmaz… Algı, algılayıcının etkin problem çözme  işlemi olmaksızın var olamaz.

      Algılar duyuların işlevleri neticesinde ortaya çıkar. Algılar kişinin eski yada yeni bilgilerine göre şekil alır. Bu sebeple algı anlamlandırma sürecinde bir kişilik tepkisidir.

     Karar Verme Sürecinin Aşamaları

Amaç belirleme ve sorunu tanımlamak;(hatta görsel haritasını çıkarmak)

Amaç ve sorunları irdeleme ve öncelikleri belirleme

Alternetif belirleme ve Altermatifleri irdeleyerek değerlendirme

Seçim kriteri belirleme; seçim yapmak…

Karar Verme Sürecinin Aşamalarında Biraz Daha Ayrıntılı Dolaşırsak;

Ders 1:  Önce  Kararı Tanımla

                        ‘’Başkalarını yenen kişi güçlüdür. Kendini yenen kişi kahramandır.’’Lao Tse

                            Ve der ki Jung ‘’Dışından değil; içinden.’’    

                         Kararlarımızı değerlerimiz, inançlarımız, kültürümüz, kısaca yaşam deneyimlerimiz, öğrendiklerimiz, beklenti, istek ve ihtiyaçlarımız sonucunda kararlarımızı veririz.

                         İnsan nereden gelip ne yaptığı ve tekrar nereye gideceği konusunu kendinde sorgulamalı; Ne istediğini; amacını kendisinin ve bütünün yararı doğrultusunda irdeleyip netleştirmeli.                                  

                          ‘’Sen kendini ufak bir nesne sanırsın;halbuki sende koca cihan dürülmüştür.’’Hz. Ali

                             Ve yine derki Mevlana ‘’Kendinden kendine sefer eyle…’’

Ders 2: Özgür irade Gücü; Kararlarımızın Sorumluluğunu Alalım

              Karar veren bizleriz

        Kendi yaşamlarımız  ve kariyerlerimizde kararı bizler;  kendimiz vermeliyiz… Tabi başkalarının da aynısını yapmalarına olanak tanımak; teşvik etmek bizim sorumluluğumuzdur. Hepimiz seçim yapma gücüne sahibiz. Yaptığımız seçimler; bilerek yaşamlarımızın çerçevesini çizer. Seçim yapabileceğimizi  kavramak; kişisel sorumluluğumuzu kabul etme yolunda ki ilk adımdır. Seçim yaparak potansiyel gücümüzü kullanmaya karar vermek başlı başına bir fırsat zevktir….

Yaşamlarda aldığımız sonuçlar büyük ölçüde kendi seçimlerimiz ve eylemlerimize bağlıdır. Aydınlık bir benlik bilincine dayanan ve kişisel sorumlulukla desteklenen eylemlerimiz, yaşamlarımızda kritik dönüm noktaları yaratabilir. Karar sürecinde; dürüstlük, kişisel bütünlük, amaç, arzu ve geçmişi geride bırakmak gibi temel niteliklerle yol almalıyız.

 

 

 

 

      

         

          Ders 3:  Maskeleri İndirin! Kendiniz OL’alım

          Hiçbir zaman gerçek anlamda objektif olamayacağınızı kabul etmelisiniz. Geçmişiniz, yaşadıklarınız ve duygularınız, farkında olmasanız da sizi taraf yapar. İyi ve doğru bir seçim yapmak istiyorsanız; hatalı olduğunuzu gösterecek kanıtları görmezlikten gelmeyin. Fikirlerinizi çoğaltmaktan, değiştirmekten kaçınmayın. Kendinize açıklıkla bakmayı deneyin ve öyle karar verin. Kendinizi dürüstçe gözlemleyin, analiz edin.

          Ders 4:  Duygularınızı Yönetelim

                   Karar alma sürecinin başında, duyguların da önemli bir payı vardır. İşin başında üretim heyecanı, en iyi olma azmi ve başarı tutkusu gereklidir. Ancak işle ilgili kararları alırken, pozitiflikle birlikte gerçekçiliğe de önem vermek, kararların soğukkanlı ve akılcı bir şekilde alınmasını garanti eder. Çoğu  insanda inanma arzusu, herhangi bir tecrübeden daha kuvvetli, heyecanlar ise mantıktan daha güçlüdür..Yalnız duygularının sesine kulak vererek karar alanlar, bazen her şeylerini kısa bir sürede yitirebilir…

                    Duyguların yönetilemediği durumlar sağlıklı ve gerçekçi karar almanın en büyük düşmanıdır. Duygusal yoğunluk ve çaresizlik ortamı alınan tüm kararları sakatlar. Doğru düşünmeyi; farklı bakış açılarını görmememizi engeller. Öfke yönetimi; kıskanmanın yönetimini; heyecanın yönetimini vb. duygularımızın liderliğini yapmamız gerekir; işin başı denge… Denge; Nefsin terbiyesi; bedendeki ihtirasın, cehaletin, nefretin, her türlü uç duygunun kontrol edilmesidir. Duygu yönetiminde dengeye ulaşabilmek için öncelikle esas nedeni bulmalıyız.

                 Akıl geminin dümeni; duygular yakıtır. Önemli olan duygularınıza güvenerek karar almanız değil, karar alırken hangi duygulardan yararlandığınız; duyguları yönetmenizdir… Örneğin, öfke altında aldığınız kararlar daha bencil, daha aceleci ve daha risklidir.

           Ve Acar Baltaş der ki ‘’Akılsız duyguların zararını kararlar çeker.’’   

                        Ders 4: Kuluçkaya Yatmak ve  İç Güdülerinize (Sezgisel) Güvenmek

               Dinlenme ve yalnız kalma anları; beyninizin almış olduğu tüm bilgileri Çünkü dinlenme bütünleştirdiği; en önemli ve hassas kararlarınızı aldığınız anlardır. Çünkü dinlenme bilinç ötesi diye anlamlandırdırılan zihinsel becerimizin % 99’unu açığa çıkarır. Örneğin pek çok insan günün herhangi bir saatinde uzanmış dinlenirken bir şeyin yerini hatırladığını, yaratıcı bir fikre kapıldığını veya bir seçim yapma ihtiyacında olduğunu söylemektedir. Beynimizin bilgileri biraraya getirmesi için, sonuç olarak da anlamalı ve hassas kararlar alabilmesi için kendisine dinlenmek ve iç sesini duyabilmesi için zaman ayırması gereklidir.

              Süper mantık olarak tanımlanan sezgi; en çok kötülenen  zihinsel becerilerden biridir. Beyin almak zorunda olduğu bir kararla ilgili tüm verileri (önceki denyimlerinden edindiği milyarlarca bilgiyi) göz önünde bulundurmak için süpermantığını kullanır. Süpermantık, beynin miyonlarca olasılık ve permütasyonu hesaba katarak, mutlak başarıya dair kesin bir tahminde bulunabilmek için şaşırtıcı matematik hesaplamalarını tamamlandığı an olarak görülebilir ve bu tahmini şöyle ifade eder Tony ‘’Önceki yaşamınızın sunduğu sonsuz veri bankasını göz önüne almanız ve bu karar verme sürecinde bana sunduğunuz trilyonlarca bilgiyi biraraya getirmeniz halinde, başarma ihtimaliniz %83.7862 olur.’’ Beyindeki bu hesaplama biyolojik bir tepkiye dönüştürülür ve kişi tarafından iç güdü olarak algılanır.

                Havard Ekonomi Okulu’nda yürütülen çalışmada ulsal ve uluslar arası yöneticeleri başarılarının %80’ini sezgileri veya’’iç gügüleri’’ ile hareket etmelerine bağlamaktadırlar.

               Stresli hissettiğiniz, çok fazla çalıştığınız veya yorgun olduğunuz anlarda, sizin için doğru olan şeyi bilmek çok daha karmaşık bir hal alabiliyor. Psikoterapist Jenn Berman’ın açıklamasına göre böyle durumlarda bir karar vermeye çalışırken içgüdünüzün size yolladığı gizli mesajları kaçırma olasılığınız artıyor.

                 Ve der ki Maya Angelou  ‘’İç sesinize ve içgüdülerinize güvenin. Kendinizi dinlezanırken yin. O sükûnet içinde Tanrı’nın sesini duyacaksınız.”

                Evet; köklerini, bilgilerin özümsenmesinden, deneyimlerin kristalleşmesinden ve beyindeki gözden alan sezgi ise elmas kadar kıymetlidir.

          Ders 5:    Özgüven Yönetimi

            Aşırı özgüven, Kendi beceri ve yeteneklerine aşırı şekilde güvenen birey hatalı kararlar almaya mahkûmdur. Ben bilirim ifadesi, olayın bütününü kaçırmamıza sebep olur; yanlış kararlara zemin hazırlar. Bilgili bir analiz yapmak ve yetkin kişilerin bilgisini almak yerine; tek başına karar alanlar amaçlarına ulaşamaz.     

          Ders 6:   Bilgi Toplayalım

            Kararla ilgili ile ilgili her türlü bilginin derlenmesi ve sınıflandırılması; gerekirse kararla ilgili yetkin; uzman kişiden görüş alınması kararın sağlamlığına katkıda bulunur.

              Hızlı bir şekilde dahi karar alınması gereken durumlarda; alınan kararın isabetli olması, önceden konu hakkında düşünmesine ve analizine Normal zamanlarda muhtemel riskler ve fırsatlar konusunda beyinde oynatılan senaryolarla oluşan “gelecek belleği” zor zamanlarda hemen imdada yetişir.

           Ders 7: Cesaret Edelim

            ‘’Güç; akıl, düşünce ve sevgi ile yönlendirilmedikçe başarıya ulaşamaz.’’ denir. Olma yolunda karar verebilmemizde açık yürekli olmak ve hakikatten korkmamak önceliklidir. Öncelikle cesurca kendimize bakıp; bakmak yetmiyor; görmek gerekiyor. Görerek bilgisizlikten doğan yanılgılarımızdan ve saplantı halindeki fanatik düşüncelerimizle yüzleşmeliyiz… Yüzleşmeden aldığımız kararlar ‘’mış’’ gibi kararlardır.

            Ambrose Redmoon’un dediği gibi; ‘’Cesaret korkunun yokluğu değildir, başka birşeyin korkudan daha önemli olduğu sonucuna varmaktır.’’ Hiç kimse derin suya inmedikçe yüzmeyi öğrenemez… Hiçbir kuş kanatları olgunlaşmadan ve cesareti olmadan uçmayı başaramaz.

            ‘’Bu dünyada iki tip insan vardır’’ der Anthony Robbins ‘’Birşeylerin olmasını izleyenler ve birşeylerin olmasını sağlayanlar’’… Olmasını sağlayanlar; cesaretli olanlardır….

           Yanlışlarımızı ve eksikliklerimizi bilip bunları kendimize itiraf etme cesaretini gösterebilmeliyiz. Kötülüğün, iyiliğin, korkaklığın, cesaretin tohumları insanın vicdanındadır. Olma yolcuğunda olan birey korkaklığın ne olduğunu bilerek cesur olmayı benliğinde idrak etmiştir. OLma basamağını çıkarken bireyin öğrenmesi gereken; basiretle aklını, temkinle cesaretini, kudretle kuvvetini, soğukkanlılıkla atılganlığını dengeleyerek aldığı kararlarını toplumun yararlarına yöneltmesidir.

                Cesaretimizi Yitirmenin Sebebi

 1.  Yaşam Amacını Bilmemek’tir, 2.  Engelleyiciler’dir, 3.   Bilgisizlik

               

            Ders 8: Olayı bütünüyle görebilmek

               Bakmak görmek değildir….Yargılamayalım

              Yargılamak, geçmişte kalmak, ön yargılı olmak OLma kararımızın tutarlılığında bizleri yanıltır.

              Algılar, olay ve nesnelerin farkına varılması veya idrak edilmesidir. Duyu organları uyaran nesneyi, olay ve tepkileri alma sırasında çoğu kez oldukları gibi olmaz ve kendine göre anlamlandırır ve yorumlar. Bu kendine göre olma durumu, algıların her zaman yanılabileceğini gösterir. Yanılsama veya başka bir deyişle illüzyon, gerçeğin çarpıtılmış şeklidir. Bir nesnenin görüntünün veya olgunun duyu organlarının dolayımında geçerken uğradığı nicelik veya nitelik değişimi, algıyla gerçeklik arasında farklılıkta kaynaklanır.Yarım bardak su içindeki bir kalemin uzaktan kırık algılanması veya çölde görülen serap, algı ile gerçekliği birbirinden ne kadar farklı olabileceği gösterir. Bunların yanısıra değerler, yaşanmışlıklar, amaçlar, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlara algılar farklılaşır…

                 Algı ve gerçeklik arasındaki farklılık, algılamanın yönetilmesi gerektiği ni gösterir.

               Farklı açıdan bakabilmek  olayın bütününü gözden kaçırmadan sorunları farklı açılardan görenler, alternatif çözüm yolları üretmekte de zorlanmaz.

İyi kararlar vermek için seçeneklere objektif bak.”

               Ders 6: Değerlerimizin ışığında bütünün bir parçası olduğumuzu hatırlayarak bütünün yararına yol alalım…Evet Kelebek etkisi misali….

               Ders 9: Ertelemeyelim 

                     "Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez" der Andre Gide. Açalım kanatlarımızı cesaretimizle; aksi takdirde esarete mahkum oluruz… Mazeretlerin arkasında yok olmaktansa işin sırrı mazeretler rağmen kanatlanmaktır… Kararın özgüven eksikliği ve endişe, zamanı yönetememe nedeniyle ertelenmesi, fırsatların kaçmasına ve iyice uzaklaşmasına neden olabilir. Karar gecikince alınan tüm önlemler etkisiz kalabilir.

                       Napolyon Bonapart’ın şu sözüne kulak vermek daha iyidir ’’Eylem zamanı geldiğinde düşünmeyi bırak ve gerekli adımı at.’’

       Bazen kasıtlı olarak erteleme kararı harika fikirlere götürür.  Erteleme, üretkenliğin düşmanıdır; ancak ilginç bir şekilde, ‘kasıtlı olarak’ erteleme kararı bizi daha büyük fikirlere götürebilir.

 

       Ders 10: Ayrıntılara Boğulmayalım; Demir Atmayalım

       Karar alma sürecinizi sekteye uğratacak en büyük kriz anlarından biri de ayrıntılara takılmaktır. Psikologların 'Demir atma etkisi' adını verdikleri bu durumun ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmaz.

 

               Ders 11: Tutku Kanatlarımızdır

       Tutku ile beslenen kararlılık olmadan değişim mümkün değildir…

      Kararlılık= Tutku ve Azim Gücü

        Daima yükselmeye karar verin. İşler zorlaştığında hep vazgeçme kararı ile karşı karşıyayız; ancak bunun yerine devam etmeye karar verirsek, nihayetinde kazandığımız şey tek başına başarıdan daha fazlası olacaktır. Ayrıca zorlukları aşma becerisi aslında yetenekten daha önemlidir.

"Bir tutkuya sahip insanlar, dünyayı daha iyi bir hale getirebilir." Steve Jobs

         Ders 12: Olumlu Düşünmek

        Doğru kararlar vermek isteyen birey negatif bakış açısının esaretinden kurtulmak zorundadır. Negatif ruh hali beyni belirsizliğe ve endişenin yoğunluğuna sokar… Her koşulda bir umut, bir çıkış yolu vardır… Umut ışıkları zihindeki karanlığı aydınlatınca, gözler göremediğimiz bakış açıları kadar yeni bakış açılarını da algılar. Bu süreçte zihni sürekli kontrol etmek çok önemlidir. Ne olursa olsun olumsuz enerjiyi (düşünceyi) bastırmak yerine serbest bırakarak dönüştürmek oldukça önemlidir. Belli bir süre sonra olumlu düşünme durumu otomatik gerçekleşmeye başlayacak ve en olumsuz anlarda bile olayın arkasındaki hayrı görüp odaklanarak düşünceyi değiştirebileceksinizdir

         Ders 13: Uygulayalım

        Uygulamadığımız kararın esaretine mahkum oluyoruz…Kararın alınma aşamasında gösterilen dikkat ve ihtiyat, uygulama aşamasında tam bir kararlılığa dönüşmelidir. Karar sürecindeki tartışmaların, uygulama aşamasına taşınması hız ve zaman kaybettirir.

         Eyleme geçmedikçe; potansiyel gerçeğe dönüşmez.

 

Ders 14: Ölçelim; Değerlendirelim

         Deneyimlerimizden ders çıkarmak; hataları tekrarlamamak….

         Öncelikle tüm bu stretejileri oluşturma aşamasındaki araştırma ve ölçümleme; ikincisi sonuçların takibi ve karaın değerlendirilmesi sürecindeki araştırma ve ölçümleme.  Bu ölçümleme sonraki kararlarının daha sağılıklı olmasına katkıda bulunur. Uygulamanın hedeflenen sonucu vermediği durumlarda, düzeltici kararlar almak da gerekebilir. Bu çalışmalarda iki yönlü bir geri bildirim (feedback) iletişiminin kurulması, hataların zamanında düzeltilmesine imkân verir.

          Yeni dünya hatalarımızla ilgilenmiyor; hatalarımızı nasıl dönüştürdüğümüzle ilgileniyor…

           Hatalarımızı başarıya giden yolda bir sıçrama tahtası olarak kullanabilmek burada marifet...

      Ve der ki Nelson Mandela  ‘’Hiç bir zaman kaybetmedim; ya kazandım; ya öğrendim...’’            

Ustaya başarının sırrını sormuşlar?

2 kelime demiş.

Doğru kararlar

Hepimizin farklı olarak; sürekli  nasıl doğru karalar alabileceğini sormuşlar

-Tek kelime demiş

-Tecrübe

İyi de demiş bu tecrübenin sırrı ne imiş,

Usta derin bir iç geçirmiş ; yanlış kararlar….

 

 

Ders 15: Kararımıza İnanalım; Kabul Edelim….

                Kararımızın sebebine inanmak; bireysel ve bütünün yararına  getireceği katkılara inanmak… Kararın sonucuna hak ettiğimize inanmak… ve yola çıkmak için bir karar veriyoruz.

Karar verip sebebini dolduramazsanız birşey çıkmaz... Sonuç = 0

Yaptığımız hersey var oluş amacımıza hizmet ediyor.

Var oluş amacımız ve hayatı nasıl anlamlandırdığımız; değerlerimiz; tüm kararlarımzı etkiliyor; ve kararlarımız   tüm yaşamımıza yansıyor; hayatımzı oluşturuyor… Evet aldığımız kararlar kurduğumuz hayatla sonuçlanır. Hayatımzda ki küçük-büyük kararlar… Hepsi bir zincirin gücü gibi birbirini etkilemekte… Ve yaşayacağınız hayatın kalitesi, gün içindeki her bir dakikada aldığınız küçük-büyük kararlara bağlıdır.

Hep önümüze yollar çıkıyor hayatta? Hem de her an baktığında, hangi yolu seçtiğin bir sonraki seni belirliyor aslında.

 

  Der ki Horace Wapoll ’’ İnsan ne için yaşıyorsa; onun büyüklüğü ve önemi kadar yükselir... ‘’

    Ve Mevlana der ki;      ‘’Gizli merdivenler var alemde

                                             Basamak; basamak

                                             Gökyüzünün dizginliğine kadar uzanan….’’

Yolculuğumuzun bir sonraki Misyon Çalışması basamağını beraber çıkmak ve ruhumun ışığıyla; hamuru sevgi olan yüreğimde mayalanıp; size doğru akan kelimeleriminkararlarınıza katma değer katması dileğiyle; Bireysel Marka Yolculuğunuzda ; Olma kararınızda ve OLma sürecindeki vermiş olduğunuz tüm kararlarınızda; Yolunuz ISIK; Rehberiniz SEVGI ve BİLGİ Ol’sun…